Geçmişe duyduğumuz özlemlerimiz arasında otomobillerimiz mutlaka önemli bir yer tutar. Tam bir asrı aşkın bir süredir hayatımızın en önemli parçası olan bu güzel araçlar, hepimiz için bazen sade bir ulaşım aracı olarak iyi bir arkadaş, yalnız yolculuklarımızda iyi bir dost, iyi bir yoldaş ve hatta zaman zaman sırdaşımız oldular…
20. yy başlarında ortaya çıkan yeni dostlarımız, önceleri ihtiyaçlarımızı karşılarken, 50' li ve 60’ lı yıllara gelindiğinde duygularımıza yönelerek göz zevkimize hitap etmeye başlamış, karakterimizin bir parçasını oluşturup neredeyse yaşam tarzımızı haykırarak imajı önemsemiştir... Bazı Avrupalı ancak özellikle Amerikan otomobillerinde ortaya çıkan dizayn ustalığı ve estetiği, bolca eklenen nikelaj aksesuarlarla birlikte otomobilleri bir görsel şölen haline getirmiştir… Bu otomobiller içinde üretildikleri yıllarda dünyaca kabul gören bir mükemmellik standardı yakalayanlar ise zaman içinde sadece sıradan bir otomobil olarak değil sahip oldukları tüm özellikleriyle Klasik Otomobil adıyla taçlandırılıyor…
Gerçek anlamda esas alınan ve dünyaca kabul görmüş en değerli klasik otomobiller 1925 -1945 tarihleri arasında imal edilen ve heybetli radyatörleri, uzun motor kaputları, uzun kıvrımlarla uzanan çamurluklarla temsil edilen ünlü markalardır. Rolls-Royce, Bentley, Bugatti, Mercedes – Benz gibi ünlüler bu sınıfta bulunurlar. Sonraki yıllarda bu muhteşem sınıfa birçok 1950`li, 1960` lı ve 70’ li Avrupa ve Amerikan otomobillerin katıldığı görülmüş ve bu sayede klasik otomobil kavramı genişlemiştir.
Ancak bu genişlemeyle birlikte her otomobil sadece o yıllara ait olduğu için klasik sınıfında sayılamaz… Örneğin eski yıllarda bu otomobillerin sonradan uzatılan tiplerinin bir kısmının büyük kentlerimizde ( özellikle İstanbul ) taksi ve dolmuş hizmeti verdiklerini çocukluğumuzdan hatırlarız. Ne yazık ki bunların hepsi de kalıcı bir değer edinmiş ve klasik otomobiller arasına girmiş modeller değil. Örneğin tüm Chevrolet`ler, tüm Ford`lar, tüm Chrysler`ler, tüm Mercedes’ ler klasik sayılmazlar. Fakat bir Ford`un 50`li modelleri arasında Thunderbird, Victoria Sunliner ve 60’ lı yılların Mustang otomobilleri kanıtlanmış klasik değerdedirler. Yine Cadillac gibi ünlü bir lüks markanın sınırlı sayıda üretilen Eldorado serisi her zaman büyük değer taşımıştır. Chevrolet`in Corvette serisi ve 1955 modelinden sonraki tüm tenteli spor modelleri klasikleşmiştir… Bu listeye Mercedes’ in 50’ li yıllardan sonra ortaya çıkardığı hemen hemen tüm coupe ve cabriolet modellerini de ekleyebiliriz…
Neden genellikle Amerikan otomobilleri? Bu sorunun cevabı sağlamlık, kalite ve zamanla aşınmayan bir yapıyı estetikle birleştiren böylelikle her devirde ve her türlü şartlarda restorasyonu mümkün olan otomobilleri miras bırakan Amerikan tarzında gizli… Rock`n Roll devrinin çift renklere boyanmış ve bol nikelajlı panjurlarıyla, kuyruklu arka çamurluklarını savuran homurtulu sekiz silindirli motoru olan " yol tekneleri " ni gördüğümüzde de bunu gayet iyi anlayabiliyoruz sanırım…
İyi yapılan bir restorasyon sonrasında bu otomobillerin, sağlam, güvenli, konforlu, gösterişli, az rastlanan ve özel olmaları sebebiyle yola çıktığı zaman herkesin gözünün üzerlerinde olmasını sağlıyor… Bu ilgi sahibinin çok hoşuna gitmekle birlikte otomobilin bir döneme tanıklık ettiğini, belki de çocukluk veya gençlik yıllarının hatırasına yeniden sahip olma duygusu ve sayısının onlu rakamlarla ölçüldüğünü bilmek de ayrıca gururlandırıyor.
İşte bu yüzden klasik otomobil vazgeçilmez oluyor.